Makale


Yayıncılıkta Dijital Devrim: Kitap Kokusu mu, Ekran Işığı mı?

Bir zamanlar kitapçı raflarında dolaşmak, sayfaları çevirirken duyulan o kâğıt hışırtısı, yayıncılığın en güçlü ritüellerindendi. Bugün ise ekranlarımızda kaydırdığımız e-kitaplar, sesli kitap uygulamaları ve çevrimiçi platformlar bu ritüeli sessizce değiştirdi. Yayıncılık, tarihte belki de en büyük dönüşümünü yaşıyor: Dijitalleşme, hem imkân hem meydan okuma olarak karşımızda.

 

Bir yanda “Bilgiye erişim hiç bu kadar kolay olmamıştı” diyenler var. Haklılar; internet ve dijital araçlar, yayıncılığı demokratikleştirdi. Artık bir yazarın kitabını yayımlamak için dev yayınevlerinin kapısında beklemesine gerek yok. Birkaç tıkla dünya çapında okuyucuya ulaşmak mümkün. Ekonomik açıdan da cazip: Basım, depolama, dağıtım derdi yok.

 

Peki, bu hızlı ve kolay erişimin bedeli ne? Algı problemi. Dijital medya, yayıncılığı hızlandırırken içerik kalitesini tartışmalı hâle getirdi. Herkesin “yayıncı” olduğu bir dünyada güvenilirlik kayboluyor, bilgi kirliliği artıyor. Sosyal medyada paylaşılan bir paragrafla, yıllarını araştırmaya vermiş bir akademisyenin eseri yan yana düşebiliyor. Okur, hangisine inanacağını şaşırıyor.

 

Kültürel açıdan ise dijitalleşmenin bir başka yüzü var: Geçicilik. Basılı kitapların bıraktığı iz, bir ekranın soğuk ışığında kalmıyor. Dijital içerikler hızlı tüketiliyor ve hızla unutuluyor. Kültürel hafıza için bu bir risk değil mi?

 

Yine de göz ardı edemeyiz: Gelecek dijitalde. Artırılmış gerçeklikten yapay zekâya, yayıncılık artık yalnızca okumak değil, deneyimlemek üzerine kurulu olacak. Okuyucu, kitabın sayfaları arasında dolaşmakla yetinmeyecek, hikâyenin içine girecek. Peki, kitap kokusu mu, ekran ışığı mı? Belki ikisi birden. Çünkü dönüşüm, eskiyi tamamen yok etmez; ona yeni bir anlam katar.



Savaş Erman



Whatsapp  Destek
Whatsapp Destek