Makale


Mavi Vatan Doktrini, Yunanistan Doğu Akdeniz’de neden muhatap alınmamalıdır?  

Mavi Vatan Doktrini, Yunanistan Doğu Akdeniz’de neden muhatap alınmamalıdır?  

Zaman ilerledikçe Denizlerin jeopolitiğe etkisi ve önemi daha fazla anlaşılmakta, bu önemin konjonktürel değil de sürekli artan yeni fırsatları ortaya çıkaran bir olgu haline geldiği gerçeği ile yüz yüze olduğumuz anlaşılmaktadır.  

Yüzyıllardır donuk olan Arktik okyanusu son on yılda küresel ısınma marifetiyle çözülmüş, deniz ulaşımına uygun hale gelmiş, böylelikle yepyeni bir deniz ticaret rotası ortaya çıkmıştır, bu rota Çin’den Avrupa’ya deniz taşına süresini daha da kısaltmış, yanı sıra ticari gemilerin deniz korsanlığı, diğer sebeplerle saldırıya uğrama riskini de bertaraf etmiş yeni ve güvenli bir rota neşet etmiştir. Arktik okyanusunun kullanılır hale gelmesi jeopolitik siyasetini de etkilemiş, yeni seçilen ABD Başkanı Trump, Grönland’ın ABD’ye katılması için girişimlere başlamasına sebep olmuştur.  

Dünya taşımacılığının %85’i petrol ve türevlerinin %97’si deniz yolları ile taşınmaktadır. Deniz taşımacılığı ayrıca demir yolu taşımacılığına göre 3 kat, kara yolu taşımacılığına göre 7 kat, havayolu taşımacılığına göre ise 21 kat daha ucuz bir lojistik sistemidir.  

Coğrafi olarak baktığımızda Birleşmiş Milletler üyesi 196 devletten 150’sinin denize kıyısı vardır, Dünya nüfusunun %75’i denizlere kolay ulaşabilecek coğrafyalarda kıyılara yakın yerlerde yaşamaktadır.  

Yukarıda ifade etmeye çalıştığım gibi, ülkeler için denizlere sahip olmanın değeri maddi hiçbir karşılığı olmayacak kadar fazladır. Denizlere sahip olmak kadar, sahip olunan denizleri korumak da önemlidir.  

Türkiye’nin kıyı uzunluğu 8743 ile dünya devletleri arasında en uzun kıyı şeridine sahip 31.ülkedir. Türkiye nüfusunun büyük kısmı denize kıyısı olan şehirlerde yaşamaktadır,  iç göçlerle genç nüfus, İzmir, İstanbul , Antalya gibi kıyı şeridi olan şehirlere göç hızlanmıştır. Türkiye için yapılan üç tarafı denizle çevrili yarım ada devleti tanımı güncellenmeli, Anadolu ve Trakya yarımadaları göz önünde bulundurularak , “Türkiye yedi tarafı denizlerle çevrili iki yarım ada devletidir” tanımı daha uygun olacaktır.  

 

Mavi Vatan nedir?  

Türkiye’nin uluslararası hukuktan kaynaklanan hak ve menfaatleri doğrultusunda ilan edilmiş ya da ilan edilmesi öngörülen Türk Deniz yetki alanlarının tümüne Mavi Vatan denir. Mavi Vatan ya da “Blue Homeland”  Müstafi Tümamiral Cihat Yaycı komutanın literatüre hediye ettiği bu ifade o kadar meşhur olmuştur ki, Türkiye haricindeki diğer ülkelerde zaman zaman bu ifadeyi kullanmaya başlamışlardır: örneğin Azerbaycan. Hazar denizindeki deniz yetki alanları Azerbaycan’ın mavi vatanı olmuştur.  

“Mavi Vatan” Türk denizlerinin misak-ı millisidir! 462 bin kilometre kare büyüklüğe sahip olan Mavi Vatan, Türkiye yüzölçümünün 3/5’i büyüklüğe ulaşmaktadır, Mavi Vatan toplam yüzölçümü 436 bin kilometre kare olan Karadeniz’den daha büyüktür!  

 

Yunanistan Mavi Vatan’a neden karşı ?  

Kısa süre önce Yunanistan Savunma Bakanı Nikos DENDİAS: “20 yıl önce Mavi Vatan yoktu, nerden çıktı bu Mavi Vatan  (üstelik Mavi Vatan’ı Türkçe ifade ederek)” bu kavramdan rahatsızlığını dile getirmiştir. Gerçekten de bu kavram 20 yıl önce olmamasına rağmen Amiral Cihat Yaycı gibi Türk Deniz Kuvvetlerinin kahraman subaylarının çalıştığı, emek harcadığı, sonunda bir doktrin haline getirdiği, tüm Dünya’nın da saygı göstermek zorunda kaldığı bir kavram haline gelmiştir. Saygı göstermek zorunda kalmışlardır çünkü Mavi Vatan’ın ardında bir çalıştay vardır, bir çok bilimi bir araya getirerek ortaya çıkartılmış bir sentezdir.  

Yunanistan’la Yaşanan sorunlar :    

Adalar Denizi :  

Yunanistan’la en önemli sorunlarımızın başında Adalar Denizindeki iddiaları oluşturmaktadır, sorunların temelinde Yunanistan’ın kendisinin takımada devleti olduğu iddiasıyla en dıştaki adaların kendisinin dış sınırları olduğu, iç kısımlarda kalan suların iç suları olduğunu iddia etmektedir, Yunanistan bu iddiasından mutevvellit muhatap alınmamalıdır. 

Egeaydaak sorunu :  

Yunanistan’a devredilmiş olan adalar anlaşmalarla belirlenmiş olanlardır. Diğer tüm ada, adacık ve kayalıklar Osmanlı egemenliğinden Türkiye Cumhuriyeti’ne geçmiştir. Sahipsiz ada, adacık ve kayalık yoktur. 

Lozan Antlaşması’nın 6, 12, 15 ve 16’ncı maddeleri ile 1947 Paris Antlaşmasının 14’ncü maddesi mesnet oluşturmaktadır. Ancak Lozan Antlaşmasının 16’ncı maddesi egemenlik devri konusunda özel öneme sahiptir. 

EGAYDAAK sorunu; çoğunluğu Doğu Ege adaları bölgesinde ve Anadolu sahillerine yakın, 11 küçük ve ıssız adacığın iskana açılacağına ilişkin haberlerin Kasım 1995 ayından itibaren Yunan basınında yer almasıyla başlamış, Figen Akat isimli Türk ticaret gemisinin Kardak Adalarında 25 Aralık 1995 tarihinde karaya oturmasıyla su yüzüne çıkmıştır. 

Karasuları :  

Yunanistan, 1936 yılında almış olduğu bir kararla ulusal karasuları sınırını 3 milden 6 mile kadar çıkartmıştır. Türkiye ise, 1964 yılında 476 sayılı Karasuları Kanunu’nu kabul ederek karasularını 6 mil olarak saptamış, ayrıca karşılıklılık esası kabul edilmiştir. Buna göre Türkiye, ulusal karasuları sınırını 6 milden geniş olarak belirlemiş ülkelere karşı, bu ülkelerin kabul etmiş oldukları karasuları sınırını uygulayacaktır. Uygulamada bu ilke, Karadeniz ve Akdeniz’de 12 mil olarak gerçekleşmiştir. 29 Mayıs 1982’de Resmi Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe giren 2674 sayılı Karasuları Kanunu ile de “Türk karasularının genişliği altı deniz milidir. Bakanlar Kurulu, belirli denizler için o denizlerle ilgili bütün özellikleri ve durumları göz önünde bulundurmak ve hakkaniyet ilkesine uygun olmak şartıyla, altı deniz milinin üstünde karasuları genişliği tespit etmeye yetkilidir” hükmü kabul edilmiştir. 

Mevcut 6 mil genişliğindeki karasuları uygulaması ile Ege’nin yaklaşık %43.68’ini ülkesinin bir parçası olarak elinde tutan Yunanistan, bu genişliğin 12 mile çıkarılması durumunda ise Ege’nin %71.53’ini karasuları, yani ülkesinin bir parçası olarak elde etmiş olacaktır. Türkiye ise 12 mil karasuları uygulasa dahi Ege’nin en fazla %8.76’ini elinde tutabilecektir. 

31 Mayıs 1995’te ise, Yunanistan parlamentosu, karasularını Ege Denizi'nde 6 milden 12 mile çıkarma hakkı olduğundan bahseden bir kanun kabul edildi. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) 8 Haziran 1995 tarihli oturumunda bir karar yayınlayarak Yunan Hükümeti’nin karasularını 12 mile çıkarmasının gerçekleşmesini “casus belli” (savaş sebebi) sayacağını ilan etmiştir. 

Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis son günlerde Türkiye’nin “casus belli” kararını iptal etmesi için girişimlerde bulunmaktadır.  

Türkiye , karasularının 12 mil genişliğinin örf ve adet hukuku kuralı olmadığını savunmaktadır. Üçüncü Uluslararası Deniz Hukuku Konferansı sırasında 24 Şubat 1983 tarihinde dağıttıkları yazılı açıklamada bu kuralın teamül hukuku kuralına dayanmadığını belirtmiştir. Ayrıca, 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi imzalandığından sonra da, Türkiye, kendisi için işbu kuralın bir örf ve adet hukuku kuralı haline gelmeyeceğini ve bununla ilgili tutarlı davranışlarını sürdürerek gelecekte işbu kuralın örf ve adet hukuku kuralı haline geldiğinde bile kendisini bağlamayacağını ifade etmiştir. Ayrıca, 1964 yılında çıkarılan karasuları yasasının içinde 12 mil kuralından söz edilmemiştir ve böylece bu kural örf ve adet hukuku kuralı olarak da benimsenmemiştir. 

Türkiye'ye göre, 1982 Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi'nin 121/3 maddesinde, adacık ve kayalıkların karasularından söz edilmese bile, aslında "insanların oturmasına elverişli olmayan veya kendilerine özgü ekonomik bir yaşamı bulunmayan kayalıkların münhasır ekonomik bölgeleri veya kıta sahanlıkları" olamayacağı gibi, karasuları da olamayacaktır. 

Ayrıca, Yunanistan'ın savunduğu "ülkesel bütünlük ilkesi" de, "adaların da aynı hukuki ve siyasi özellikleri taşıması" şeklinde kullanılamaz, "coğrafya ve hukuk birbirine karıştıran" bir görüştür, oysa bu ilke adalara değil, egemenliği olan devlete haklar tanımaktadır. 

Türkiye, Yunanistan'ın aksine, karasularının genişliği saptanırken denizlerin coğrafi özellikleri de göz önünde tutulmalıdır. Ege Denizi, “yarı kapalı” bir denizdir ve Yunan adaları ile doludur. Zaten 6 mil uygulamasına geçildiğinden bu yana Türk karasularına uluslararası sulardan giriş ve çıkışı sadece 3 noktayla (Çanakkale, İzmir, Güllük) sınırlı kalmıştır. 

Bir devlet karasularını saptarken, başkasının açık denizle bağlantısını engellemeyecek biçimde davranmalıdır. 12 mil uygulamasında ise Türkiye’nin Ege’de açık denizle hiçbir 43 bağlantısı kalmamaktadır. 

 

Doğu Akdeniz :  

Türkiye, yıllar içerisinde bölgedeki komşu ülkelerin deniz yetki alanlarının tartışılmasından yana bir tutum aldı ama bu konuda tek veya çift taraflı olarak herhangi bir karar almayı reddetti.  Güney Kıbrıs Rum Yönetimi'nin tek taraflı MEB bildirisi ve Lübnan, İsrail, Mısır gibi ülkelerle imzaladığı müteakip ikili antlaşmalar sonucunda Türkiye, Yunanistan'ın tek taraflı girişimlerinin farkına varmış, bölgedeki hak ve çıkarlarını uluslararası hukuk kapsamında korumak için harekete geçme kararı almıştır.  

Buna istinaden Türkiye de 2011 yılında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve 2019 yılında Libya ile deniz yetki alanları sınırlandırma antlaşmaları imzalamıştır. Türkiye, 2019 yılında Libya ile imzaladığı Türkiye-Libya Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası ile Doğu Akdeniz'deki deniz yetki alanının batı sınırını belirlemiştir. Libya Anlaşması burada da görüldüğü gibi Birleşmiş Milletler tarafından da onaylanmıştır.  

 

 

Mavi Vatan’ı işlevsel hale getirmek için temel adımlardan biri; Libya Ulusal Mutabakat Hükümeti ile imzalanan “Doğu Akdeniz'de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası” ile atılmıştır, bu kapsamda diğer komşu ülkeler Mısır, İsrail, Lübnan ve Suriye ile bu tür ikili deniz yetki alanları sınırlandırma antlaşmaları yapmaya devam etmelidir.  “Mavi Vatan” olarak belirlediğimiz ve tüm dünyaya sunduğumuz bu bölge Türkiye’nin Münhasır Ekonomik Bölgesi’dir. Bu nedenle, Türkiye’nin Münhasır Ekonomik Bölgesi’ne ilişkin hak ve çıkarlarını yasal olarak ve uluslararası hukuk çerçevesinde barışçıl bir şekilde korumalıdır.  

 

 

Türkiye Ne Yapmalıdır:  

  1. Türkiye, kendi tezlerine göre Doğu Akdeniz’de münhasır ekonomik bölgesini ilan etmelidir. 

  1. Münhasır ekonomik bölge ilanı yapıldıktan sonra karşılıklı kıyıdaş ülkeler olarak, Türkiye – Mısır, Türkiye – İsrail, Türkiye – Filistin, Türkiye – Suriye, Türkiye – Lübnan, MEB anlaşmaları imzalanmalıdır. 

  1. Türkiye Adalar denizinde Lozan Anlaşması şartları gereği karasularını 3 mile geri çekmesi, Yunanistan’ı da bunu yapmaya zorlaması gerekmektedir.  

  1. Türkiye, yeniden doğu Akdeniz’de petrol arama, sismik araştırma faaliyetlerine başlaması, araştırma gemilerinin doğu Akdeniz’de bayrak göstermesi gerekmektedir. 

  1. Türkiye’nin sismik araştırma gemilerinden bazılarını KKTC’ye devrederek KKTC bayrağı ile Akdeniz’de araştırmalar yapılması, KKTC’nin uluslararası görünürlüğünü arttıracaktır.  

  1. Adalar denizindeki Türkiye’ye ait  EGAYDAAK’ların yerleşime açılması, adaların insanlaştırılması, küçük adalara yerleşecek vatandaşlara adalarda ikamet edecekleri süre boyunca maaş bağlanması önemli ve gereklidir.    

  1. Yunanistan, takım ada devleti olma iddiasından vaz geçmediği sürece doğu Akdeniz’de muhatap alınmamalıdır. Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’de deniz yetki alanı talebinin, adaların ana karadan ayrı kıta sahanlığı ya da münhasır ekonomik bölgesi olduğu iddiasına dayanmadığının güçlü bir şekilde vurgulanması gerekmektedir.  

  1. Yunanistan Türkiye ile yaşadığı MEB, sınır, adalar denizi paylaşımı, Kıbrıs  gibi sorunları üyesi olduğu Avrupa Birliği’ne devretmekte, kendi sorunlarını AB’nin sorunuymuş gibi göstermekte bu yolla Türkiye’nin AB ile ilişkilerine zarar vermeye çalışmaktadır , Yunanistan’ın bu çabalarının yersiz hale gelmesi için Avrupa Birliği uyarılmalı, Yunanistan’ın sorun ettiği konuları AB’nin sahiplenmemesi ilan edilmelidir.  

 

Son Söz : Başta da ifade ettiğim gibi Mavi Vatan Doktrini Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşlarına iyi anlatılmalı, Mavi Vatan’ın korunmasının toprak vatan korunmasından farkı olmadığı bilincinin yerleşmesi, “sınır namustur” ilkesinin Mavi Vatan sınırları için de geçerli olduğu idrak edilmesi gerekmektedir. Bu yöndeki çalışmaları, yazdığı onlarca kitap, makale için , “Mavi Vatan” kavramını sadece Türk yurttaşlarına değil herkese öğrettiği için müstafi tümamiral  Cihat Yaycı’ya şükranlarımızı arz ediyorum.  

 

 

Nazif Kerem Gözener / İstanbul 29 Mayıs 2025  

Kaynaklar :  

  1. Mavi Vatan, Blue Homeland / Cihat Yaycı Türk Tarih Kurumu  

  1. Adalar Meselesi / Cihat Yaycı – Osman Paksüt  

 



Nazif Kerem Gözener



Okunma Sayısı: 18

216.73.216.0

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Whatsapp  Destek
Whatsapp Destek